Atadan, babadan Musul- Kerkük- Şanlıurfa’dan, Urfalı olmanın fiyakasından nasiplenen bir kardeşiniz olarak; ibadet, tarih, tarım, müzik ve muhabbetin sıfır noktasındaki şehrime, aynı milli kültür çeşmesinin suyundan, İslam’ın sütünden beslenen tüm kardeşlerime, tüm cemaate merhaba…
Sözün, sazın, avazın şehrine, taşı toprağı tarih-kültür ve medeniyet kokan şehrime bin selam olsun.
“Urfa’lıyam ağam ben, her derde ortağam ben”
Bu sözü, ancak yüreğinde insan sevgisi, fedakâr, cömert ve yiğit olanlar söyleyebilir. Bu, bir türkü/ uzun hava vesairenin sözü değildir, bana göre Rabbimizin Urfalıya ilahi ikramıdır. Nasıl ki her bir çiçeğe ayrı koku bahşeden Rabbim bu toprakların birçok inanca da ana kucaklığı yapması özelliğinden, Hz.İbrahim temsil ettiği Hanifi dininin bereketinden, Urfalıya da tarih boyunca kendine has ayrıcalıklı erdemler, insanlığa nümune-i imtisal olacak özellikler vermiştir.
Peki ya Kara köprü narlıktır türküsündeki sevdiğinin ele düşmesini ölümden beter gören, buram buram iffet izzet kokan dörtlüğe kim ne diye bilir ki, “Dağlara lale düştü/Güle velvele düştü/Öldüğüme gam yemem/Yar benden uzağ düştü” Şimdi de “Harpten Döndüm Yurda Ben” uzun havasında ki “Ben bir Türk çobanıyam koyun vermem kurda ben” “Ben ölüm düşman kurşunundan ben ölüm” Al yıldızlı Bayrak için ben ölüm”sözlerinde ki vatan sevgisinin bayrak olup dalgalanışını hissediyorsunuz değil mi?
Bu toprakların manevi-milli kültürü ve edebi ile büyüyen bir Urfalı, girdiği ortama rengini ve kokusunu verir. Rengi Hz. İbrahim’den gelen misafir severlik ve cömertlik, kokusu da aldığı milli manevi hamur ile yoğrulmuş Urfa edep ve terbiyesidir. Urfalı diye bir kendine özgü bir kimliği, Urfalıca diye de karşısındaki muhatabını sarıp sarmalayan samimiyet kokan bir dili oluşturmuştur. Urfalıya Hz. İbrahim’in misafir severliği ve cömertliği öz be öz dedesinden miras olarak kalmıştır ve en güzel şekilde üzerine yakışmaktadır.
1.Dünya savaşında Mondoros anlaşmasıyla mağlup sayılarak işgal edilen Anadolu’da, tüm etnik halkların birleşmesiyle oluşan çeteler vasıtasıyla Anadolu’nun ilk şehri olarak direniş ve dirilişin ateşini yakmıştır. Özgürlüklerin bedel istedikleri herkesin malumudur, Urfalı da bu bedeli şehitleri ile ödemiştir ve tamda şanına yakışan bir mücadele ile yapmıştır. Dünya medeniyet tarihin de ender bir yere sahip bu şehrin evlatları bundan sonrası için özgürlük-bağımsızlık için şehit de verir bedel de öder. Öyle inanıyorum ki Şanlıurfa/lı geçmişte nice medeniyetlere ve tarihe ana kucaklığı yapmış bir kadim şehir olarak da gelecek nesillere-tarihe ve medeniyete kazandıracağı-katacağı daha çok şeyler de olacaktır.
Evet, Urfalı serttir, merttir, cömerttir; ikramı da sever memleketi için görevden geri durmaz en önemlisi de Urfalı doğru hedefe yönlendiğinde sadece kolektif çalışma usulüne yatkınlığı ile değil, bireysel olarak da çok başarılıdır. Sosyal uyumu ve öz güveni yüksek olduğundan liderlik vasfı hep zirvededir. Koskoca medeniyetin mirasçıları olan bu güzel şehrin büyük ekseriyeti, dünyaya aile, namus, cömertlik, kahramanlık, vatan, bayrak, ahlak, fazilet değerlerinin tamamında birçok millete ders verecek erdemleri içinde taşımaktadır.
Mefkûrelerinin peşinden giden, iffet-izzet-ahlak değerlerini baş üstünde tutan dini hassasiyetlerini koruyan milletleri zayi etmeyen Allah, insanı insan yapan değerleri de kendine ilke edinmiş Urfalıyı da elbette zayi etmeyecektir. Mısır ve Sümer uygarlıklarının yaklaşık olarak 5.000 yıl önce olduğunu dikkate alarak, Göbeklitepe’de 12.000 yıllık mabed ve Balıklıgöl’de 13.500 yıllık dünyanın en eski heykelinin bulunduğunu tekrar edersek, belki de Şanlıurfa’nın Dünya kadim medeniyetindeki yerini sadece işaret etmiş oluruz.
Ey Dünyanın sayılı ve Türkiye’nin en kadim şehrinin evladı!
Kadim medeniyetlerin sütünden beslenen bu şehir, gelecekte insanlığın tarihini yeniden yazdıracak hem yazılı hem de tarihi niteliğinde nice eserler ile Şanlıurfa’nın kadim şehir hükmünü tasdik ettirmiştir. Sen sahip çıkar isen yine de her döneme söyleyecek sözü olacaktır. Kadim medeniyetin çocuğu olarak insanlığın umudu, özlenen beklenen nesillerle de sen insanlığın ana kucağı/baba ocağı olmaya devam edeceksin. Bu coğrafyada bin yıldır tarihin inşasına ev sahipliği ettiğimizi, zaman zaman yükselişlerimizin ve duraksayışlarımızın bereketli hilalde dini, siyasi dengelerin oluşumuna sebep olduğu da unutulmamalıdır. Milletlerin, kültürlerin, kahramanların en zor kararları hiç kimsenin yardım ve desteğine güvenmeden aldığında tarih yazabildiğini ve bedel ödenmeden ayakta kalınamayacağı da unutmamak gerektiğini, tarihe sözü olacak Şanlıurfa’lılara yeniden bir daha hatırlatıyoruz.
Her ne kadar urfa’lı Urfa’lıyı hafif tartar sözü üzerimize yamanmak istense de Urfa’lı daha iyiyi bulmak için daima öz eleştiri kanallarını hep açık tutar, üzüntülerine Yaşanmışlıklarına rağmen, sevdiklerine Sevinçlerini çiçek kokusunu ikram eder gibi his ettiren gül gibi sunan, Manilerimiz türkülerimiz ile hayatı ses söz saz bahçesi misali yaşanılır kılacak vefakar cefakar sanatkar insanımız vardır bizim. Urfa’mız ve Urfa’lımız işte budur, bizler her ne kadar dertlerle zorluklarla iç içe imtihanlar yaşasak da, Şanlıurfa’lı olarak vatanına asker düşmana kurşun, mazluma çare, sevdiklerinin ve misafirlerinin üzerine gölge oluruz, sevgiye susayana bir yudum su misali bir dost olur yar olur yaren oluruz. Selam, Sevgi ve Muhabbetle.
Mustafa Hakkı SEZGİN/ Türkiye Postası Gazetesi / Genel Yayın Yönetmeni
Ellerinize gözünüze nefesinize sağlık şifalar olsun inşaallah ustadım.Her yönü ile güzel bir yazı rabbim bizleri gerçek anlamdaki iyilerle karşılaştırsın inşaallah🤲Selâm ve dua ile ağam…
Halil ağam Rabbim ölmüşlerine rahmet eylesin, sizin istikrarlı kaliteli Urfa değer ölçülerini koruyan yaşamınız sanatçıyı anlatan mihenk taşı gibi gelecek sanatçılara örnek teşkil etmektedir. Üstadım sesiniz nağmeleriniz ile bizlere güzellikler yaşatıyorsunuz. Var olunuz…
Hacı abi o kadar güzel anlatmışsınki emeğine sağlık
Hacı İbrahim kardeşim çok teşekkür ederim, senin yaşantın, karakterin ve iş ahlakın her türlü takdirin üzerindedir ve dualarımızla senin ve ailenin yanındayız inşallah..