Haramlardan vazgeçmeyen bir toplum, laikleşme eğilimine girmiş demektir.
‘Dinin bir kısmına inanıp bir kısmını inkar etme’ riski vardır. Giderek günahın altında ezilip ezilip, söylemi ve eylemi terk etmenin adıdır, modernizm.
Yutkunmak, boğazında kalmaktır; hakikat.
Yollar var, İslami olan/olmayan. İnsanlar var, Müslüman olan/olmayan.
‘Başkalarını sırdaş edinmemek’, ‘başka başka yollara sapmamak’, ‘Müslüman olmayanı dost edinmemek’ açık emirler.
Senden olmayanı ziyaret et, konuş, dertleş, borç ver/al, dünyalık işlerine koş; ama Allah’ın emirleriyle, müslümanla alay ettiğinde uzaklaş ondan.
‘Ben her kitabı okurum, içinden inancıma uygun olanı alırım’ diyene cevap vermeli:
Kitapların Anası’nı ve Kutlu Elçi’nin ‘üstün ahlak’ını öğrenmeden nasıl bileceksin; ne doğru, ne yanlış?
Bir kitap bin hapishane kapatır; işte o Kutlu Kitap! Freud’un, Marks’ın, Tekin Alp’in maskaralığı değil!
Tavır değişikliği yeterli… Cahiliye’de kızını diri diri toprağa veren Ömer, nasıl Hz. oldu?
Zalimken, Adaletin Babası olmak!
Onlarca mü’mini şehit etmiş Halid bin Velid’i, Allah’ın Arslanı yapan nedir?
Şehit edenle edileni şehadet havuzunda yıkayan inançtır bu!
İçkinin ‘şeytanın pisliği bir mundar’ olduğunu öğrenen sahabi ‘Dur şu yudumu da içeyim!’ demedi.
Mekke sokakları şarap kanalı oldu, günlerce.
Tesettür bir emir, bir özgürlük, bir kimlik, bir imtiyaz, bir avantajdır; kadının zihninde.
‘Kapanmayı düşünüyorum’ cümlesindeki ‘Keşke Allah örtünmeyi farz kılmasaydı?’ sinsiliğini mü’min kadın kabul etmez!
‘İşçiye verirsem azar, kudurur’ kapitalizmi, işçiyi ortak gören ‘Peygamber erdemi’ karşısında silinir gider.
Boykotu kavrayan insan,
“Onlar benim peygamberime, 13 yıl hangi çileyi reva gördülerse, ben de protesto ederek tavrımı koyayım. Dostluğumuz belli olsun!
Ben o Resul’ün, görmediği halde asırlar önce ‘kardeş’ ilan ettiği mü’minim.” demeliydi.
Faizi ‘başka başka adlarla’ yiyip, ‘Ah Osmanlı ah, nerdesin?’ aymazlığı çok su götürür.
Osmanlı orda, Söğüt çarşısında. Ama sen nerdesin?
Şu dünyada en kötü vasıf, şerle ittifak!
Bir ülkeden zalimler mi kovulacak? Kişi ile Allah’ın arasını ayırana karşı cihad mı edilecek?
Senin vazifen.
Hakem mi seçilecek? Bu hakem BM, NATO, AB… olamaz.
Haçlı kurumlarından imdat bekleyip ülkelere İslami düzen getirmek(!), safça ve neredeyse aptalca bir durum.
Srebrenitsa’da Hollandalılara güvenmek 10 bin cana mal oldu.
Ruanda’da Belçika/Fransız ortak yapımı ihanet, 1 milyon siyah deriliyi aldı götürdü, dünyadan.
Rus Kilisesi Halep’te, ABD Evangelistleri Rakka’da, Fransız Mason Locası Musul’da açık açık Haçlı Seferi başlattı. Göstere göstere…
Görüyorsun, her şey ne kadar net!
Önder’ini seç ilk önce. Sonra ona, sadece meşru işlerde uy!
Tasada ve kıvançta yoluna baş koyacağın; gözyaşının, alınterinin birbirine karışacağı bir lider seçmeden, yapacağın her şey fantezidir.
Akıntıya kürek çekmek, suyu yokuş yukarı akıtmaktır.
Çokluk da maharet yoktur. ‘İçinizden hayra çağıran, şerre engel olan bir topluluk bulunsun!’ Emrinde güzide bir yapıya işaret var.
Neden sen ve arkadaşların olmasın?
Görevleri dağıtırken dünyevi ölçülere uyma! Nasılsa zekatla, zengin fakir farkı aradan kalkıyor.
Layık olana yetki ve sorumluluk ver.
O da görevini aldı mı, aşkla binsin atına. Sürsün haramların ülkesine.
Allah, dünyayı düzeltme vazifesini müslümana verdi. ‘Fitne yeryüzünden kalkıncaya ve din de Allah’ın oluncaya dek onlarla savaşın!’
İstişarede özgürce konuş, bilip de söylemeyen vebaldedir.
Sevgin mazluma, kinin zalime olsun!
İster Hak, ister batıl; mücadele kurallarına uymadan başarı yok! Batıl çok çalışıyor,
devletini kuruyor, kavgasını veriyor.
Ama sen de, Allah’ın yardımı mutlak olduğu halde kılını kıpırdatmıyorsan mazeretin yok!
Dua/gayret/zafer!
Sorunu başkasına havale etme!
Hatırla 28 Şubat’ı!
Biri ikna, öteki hoşgörü odası(!) açmış. Biri zorla açtırırken, öteki “Ya peruk, ya evinin yolu!” demiş;
Kimse de çıkıp, “Ey hoca kılıklı ablak surat! Erzurum’un yüzkarası! Sen benim Rabbim misin ki, haramı helal, helali haram yapıyorsun!” dememiş.
Aksine, Cia soytarısını allayıp pullayıp göklere çıkarmışlar:
“Gel artık, dön artık, hasret bitsin; cart curt(!)”
Akıl var, mantık var; üst akıl, son kullanma tarihi geçmeden kukladan vazgeçer mi?
Sen ‘bizden’ diye birilerini zengin ediyorsun. Fakat birileri ‘bizden’ diye servetinin zekatını, inancının kavgasını vermiyor.
…………………..
Gelişmenin önündeki bağnaz kaygıya son ver!
2700 dil kardeş, eğitim mübarek bir kavramdır.
“Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması 0’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, bilenler için dersler vardır.” Rum Suresi 42
Eğitimin dili mi olur? Eğitim özneldir, kişiye özgüdür. Eğitim; bedenen, kalben, ruhen, zihnen yükselmeyi amaçlar.
Neden geniş dünyada dar, eksensiz, vizyonsuz, misyonsuz yaşıyorsun?
Her fert, her dili sevmeli, farklılığın fıtrattan olduğunu özümsemeli.
İyilik yolunda lider, kadro, teşkilat…
Lüks değil, emir!
Tarık Sezai KARATEPE /Eğitimci Yazar
05 EKİM 2016 -https://www.cubukhaber.com