İnsan yaşamının doğum kadar gerçek olan ritüeli ölüm… Her kültürün, milletin ve dinin ayrı, ayrı doğum kutlamaları ve ahir hayatın kapısı olan ölüme uğurlayışları da yine milletler ve dinlerin kültür ve asırlar süren geleneklerine göre şekillenmektedir. Dünya’da yaşayan insanların çok önemli bir kesimi cenazelerini yakarak öbür aleme yolcu ediyorlar. Nedir bu ceset yakma? Kimler yapar? Dini gerekçeleri nedir?
Cesetler nasıl yakılıp kül haline getiriliyor. Bu tesiste ölülerin vücutları tam 850-1092 derece sıcaklıkta ortalama 100 dakika boyunca yakılıyor. Ayrıca akıllara geldiği gibi kemikler toz haline gelmiyor sadece geriye kalan kemikler daha sonradan toz haline getirilerek isteğe uygun bir şekilde saklanıyor. Yakılan bir insan bedeninden yaklaşık 400 gram kül çıkıyor… Bir de ceset yakmada son moda, yakılan insanın küllerden pırlanta yüzük yapılması. Yakım işleminden sonra ortaya çıkan küllerin 40 gramı, laboratuvar ortamında üç ay içinde elmas ve pırlanta haline getirilip takı olarak kullanılabiliyormuş.
KREMATORYUM, ÇOK PAHALI BİR SİSTEM
İngiltere’de bunun maliyeti 350 bin sterlin. Yani yaklaşık 1 milyon YTL. Ancak bir yılda yakılan cenaze sayısı bu masrafı karşılıyor. Avrupa’da Krematoryumda yakılmanın bedeli, 1000-1500 Euro arasında.
Bunun yanında Sağlık Bakanlığı’nın bizim vatandaşlarımızın cenazelerinin Avrupa’da yakılmasına izin çıkmış. Yönetmeliğe göre, bir Türk cenazesini Avrupa’da her hangi bir Krematoryum’da yaktırabilecek. İstek halinde küllerinin nükleer, biyolojik veya bunlar gibi bir tehlike arz etmeyip sadece ölü külü olduğunun laboratuar tespiti yapıldıktan sonra Türkiye’ye girişine izin verildi. Ancak küllerin tüm şartlar yerine getirildikten sonra bir mezarlıkta muhafaza edilmesi şartı ile beraber.
Ceset yaktıranların oranı Japonya’da yüzde 98, İsviçre’de yüzde 76, İngiltere, Danimarka ve İsveç’te yüzde 72, Hollanda’da yüzde 50, Almanya ve Lüksemburg’da yüzde 40, ABD’de yüzde 25,Belçika’da yüzde 50…Budist’ler yüzde 100. Hindular yüzde 100.
Budizm’de ve Hinduizm’de ahiret inancının olmayışı ölümün bir son olmadığı, ruhun ölümden sonra da Dünya’da varlığını sürdüreceği inancı vardır. Bu genel de reenkarnasyon olarak adlandırılır. Yani gömülmenin hükmü yok ruhunun bir başka bedende hayvan veya insan tekrar can bulacağına inanıyor kül olsa da bir mahzur yok. Hatta asıl olanın ruh olduğuna, cesedin hiçbir değerinin kalmadığına inanan Tibet’li Budistler, ölenin etinin değerlendirilmesi için yabani kuşlara bağışlarlar. Ceset kolay yenilebilmesi için parçalanır ve genellikle akbabalara yem edilir. Ruhların göğe yükseldiğine ve akbabaların ruhları gökteki yerlerine ulaştırdığına inanılır.
Hindularda ise cesedin yakılacağı yerde ölünün bedeni yıkanır ve özel olarak hazırlanmış yere yatırılıp üstüne kuru ağaç dalları konur. dualarla birlikte yas tutanların başı odun yığınını ateşe verir. Ceset odunlarla birlikte yanar, kül olur. Küller kutsal nehirlere atılır. Cesedin yakılışını izleyen on birinci gün, haşlanmış pirinçten yapılmış on tane (top) hazırlanır. Bununla ölünün bir sonraki yaşamında iyi bir bedene girmesi sağlanmak istenir. Ölünün yakınları her yıl onun anısına tören düzenlerler.
Müslümanlık, Hıristiyanlık ve Yahudilikte ceset yakma işleminin dini olarak hükmü nedir diye sorarsanız. Semavi din olduklarından dolayı ceset yakma bu dinlerde yoktur. Oysaki Hristiyan’larda cenazenin yakılmasına; Ortodoks Kilisesi haricinde çoğu kilise, günümüzde yakılmaya onay vermektedir ve kilisenin genel olarak tercih ettiği defin şekli, tabutla toprağa gömülmektir.
HIRİSTİYAN’LARIN NEDEN ZAMAN İÇERSİN DE CESET YAKTIRMA İSTEKLERİ OLUŞMUŞ VE ARTMIŞTIR.
Hıristiyanlıkta ki ceset yaktırma isteklerinin artma sebebi Dinin toplum hayatından silinmeye başlamasıyla ortaya çıkmıştır. Hıristiyanlıkta üçlü teslis Hz. İsa’ya bir beşere ALLAH veya oğlu nazarı ile bakmaları birçok inanan Hıristiyan’ın kafasında şüphe oluşturmuştur, Dört ayrı İncil’in Hıristiyan’lar tarafından kabul görmesi Matta, Markos, Luka, Yuhanna diye yani dört ayrı anayasa olması. Papazların günah çıkarması yani af etme ettirme yetkilerinin olması, Papazlarının homoseksüellik dahil birçok şaibeye bulaşmaları din adamlarına olan güveni sarsmıştır ve batı halklarında DARVİN’İN yaratılış inancı, FREUD ahlakı hakimiyetinin artması yeni mezhepler inançlar icat etmeleri ve buna rağmen insanların kalplerini ve akıllarını doyuramamalarıdır. Kiliselerine bile doğru dürüst cemaat bulamayanlar mezarlarını ziyaret edecek nesillerden de yoksundur.
Can çekişen aile ve din anlayışının temel sebebi, ailenin özündeki kutsallık ve ulviyetin yitirilmiş olmasıdır. Aile iki kişinin tamamen bencilce bir açıdan yürütmeye çalıştıkları basit ve köksüz bir ortaklık gibi anlaşılıyor. Ve bir türlü tutturulamayan Hıristiyanlığın günden güne etkisini yitirmesiyle paralel olarak Avrupa’da aile de din de bitmektedir.
İslami hayat yaşamanın bireye kazandırdığı birçok güzellikler vardır. Bunlardan biridir vatanı sevmek, Toprağını sevmek. Yaşamak gaye olsa da o toprakta ölmektir esas emeli. Gönüldür sermayesi ahiret servetinin der ve hayır yapar, fakir doyurur, yetime sahip çıkar, yolda kalmışa yardım eder, savaştan kaçıp sığınana kucak açar dininin emirlerini yerine getirir. Eğer ardından hayır dua okuyacak kimseyi bırakmaz isen toprağın bana ne faydası olacak der öyle inanır öyle yaşar o toprakta. Arkasından dua okunacak bir mezar yeridir toprak. Yurt dışında ölen beni vatanıma götürün diye vasiyet eder, başka şehirde yaşayanda bazen beni köyümün toprağına gömün der ölmeden ahir hayata inananın son arzusu olarak.
Batıl dinler anlasaydı Toprağı, dua almayı ,Rabbin rızasını kazanmanın ancak kişinin kendi ameli ile olduğunu hiç yanıp kül olup havalara savrulmak veya kavanozlarda kalmak isterlermiydi.
Batıl dinler sayılarda görüldüğü gibi yüzde 23 İslam inancına sahip olan Müslümanların dışında çok daha fazla bir sayıya sahiptir. Müslümanlar olarak yakılma isteklerine ve batıl dinlerin özüne etkimizin kısa dönemde olacağını zannetmiyorum. Bununla beraber bizim ülkemizde yakılma taleplerinin de artış göstere bileceği tehlikesini de göz ardı etmemek lazım.
Türk asıllı Katolik dinine mensup bir opera sanatçısı Leyla Gencer’in cenazesi 2008 de Santa Babila Kilisesi‘nde düzenlenen törenden sonra vasiyeti doğrultusunda Krematoryuma götürülerek yakıldı. Külleri, Dolmabahçe açıklarında Boğaz sularına DÖKÜLDÜ. Törende, Mozart’ın Requiem’inden “Lacrimosa” ile Ahmed Adnan Saygun’un Yunus Emre Oratoryosu’nun 5, 12 ve 13. bölümleri İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestra ve Korosu tarafından seslendirildi. Değişik zamanlarda Tiyatro sanatçısı yıldız Kenter ve sinema, senaryo sanatcısı Meral Okay da cesetlerinin yakılmalarını vasiyet etmişlerdi. Tehlike şu…İlkler gelecek olanların habercisi olabilir.
1970’li yıllarda Belçika’da yüzde 3 olan yakılma talebi şu an yüzde 50’nin üstündedir.
Zaman şu talepleri öne çıkarabilir. Şöyle bir istek dillendirile bilinir. Gayet masum bir eda ile sorarlar…
Dinleri, inançları ne olursa olsun, aralarında Müslümanların da bulunduğu bazı insanlar öldükleri zaman cesetlerinin yakılmasını istiyorlar. Bunun daha temiz, kolay, sağlıklı bir yöntem olduğunu düşünüyorlar.
Dinsel açıdan tartışılır… Tartışılıyor zaten… Ancak böyle bir talebin dinsel değerlendirmesine, en azından özgür ve laik ülkelerde, ne gerek var ki? Bir insan vasiyet ediyorsa, “Öldüğümde cesedimi yakın, külleri de serpin gitsin” diyorsa, şu veya bu dinin adamlarına ne? Onlar ancak, “Biz böyle bir cenazede dini tören yapmayız” diyebilirler ki vasiyeti bırakan kişi de bunu önceden biliyor olur, tercihini yapar… Derler ve de yakılma kül olmanın önünü açık hale getirmek isteyebilirler.
Şu anda da Antalya belediyesine Krematoryum için resmi talep yapılmıştır zaten.
PEKİ İSLAM CESET YAKMAYA NASIL BAKIYOR…
İslam’da yakılma meşru sayılmaz. Bizde kişi öldükten sonra yıkanacak, kefenlenecek ve toprağa gömülecektir. Topraktan gelip toprağa gidiyoruz çünkü. Kuran cenaze namazından bahseder, diğer işlemler (yıkama, kefenleme, gömülme) sünnettir, peygamberimiz zamanında uygulanan yöntemlerdir. Sadece bizde değil diğer semavi dinlerde de bu böyledir. Semavi dinler dışındaki bazı dinlerde vardır öldükten sonra yakılma. Öyle ise Müslümanlar, Yahudiler ceset yakma olayına tamamı ile reddediyor. Hıristiyanlarda ise Ortadokslar hariç şu an için kafalar karışık.
Her ne kadar Müslümanların dinlerini yaşama ve temsil zafiyeti varsa da aile, yaşam, Ölüm, cenaze ve ibadetler ile hak din olan İslam insanlığın tek umudu ve kurtuluşudur.
MUSTAFA HAKKI SEZGİN / 17 OCAK 2017