Bıkmadan usanmadan yapılan çağrılar devletimizden karşılık bularak bizleri ferahlatan ve Türkiye adına “İstanbul sözleşmesi”inden çekildiği açıklaması gelmiştir. Aile, ahlak, inanç, insan hakları, kadına verilen değer gibi mevzularda sınıfta kalan, kendine bile faydası olmayan batıdan, Batı’nın sahte değerlerinden Türkiye’mizin alacağı hiç bir zerre bile yoktur.
Yolumuza Kendi inanç dünyamızın ve binlerce yıllık Anadolu aile hayatımızın pırlanta değerleri ile devam edeceğiz. Elbette kadına, erkeğe, çocuğa, her türlü canlıya şiddetin zerresine ve o şiddeti yapacak kişilere istisnasız tahammülümüz yoktur. Acil Hasar tespiti ile açılan yaraların sarılmasını oluşan hasarların giderilmesini diliyorum.
Şu anda her ne kadar İstanbul sözleşmesinden çıkıldığını söylesek de, Aile ve milli manevi-ahlaki değerlerimizin içine atıldığı ateşin üzerine bir örtü örtüldüyse de ateş içten içe yanmaya devam etmektedir. Ne yazık ki 6284,Zina serbestliği, LGBT’yi meşrulaştırma çalışmaları, Kadının beyanı esastır uygulaması, Pedofili sapkınlığı, toplumsal cinsiyet dayatmaları, Sürekli nafaka zulmü gibi; Kadın erkeği karşı karşıya getirerek iki tarafında kaybedeceği süreci ve ülkemizdeki aile yapısını bozmaya devam ettirmek istemektedirler.
Bu melun sözleşmenin feshedilmesi adına mücadele eden, emeği geçen her bir kardeşimize çok Teşekkür ediyoruz. Kadına şiddeti kendine Paravan olarak kullanarak; dinimize, geleceğimize, geleneklerinize, sosyal yapımıza suikast amaçlı getirilen bu sözleşme ile 2011 yılından bu yana Milletimizin bağrına hain bir Hançer saplanmıştır, Saplanan Sözleşmenin yürürlüğe konmasından dolayı oluşan Aile kurumunda oluşan Toplumsal Hasarın bir an önce giderilmesi için kendi değerlerimizin Rehberliğinde evvelden beri Kadının Ailemizde ki en değerli varlık olarak muhafazası ve Annelerimizin yuvaya verdiği sıcaklık ile Aile kavramının tekrar aslına kavuşturacak çalışmalar yapılacağına inanmak istiyoruz.
HAZIR OLUN SIKI DURUN.
2012….2021 Koskoca 9 YIL Ve üzülerek söylemeliyim ki, 2012-2021 yılları arasında ki zamanda LGBT’Liler ülkemizde her türlü mesafeyi almışlardır. Şu andan sonra ele geçirdikleri cephelerde ve tepelerden bizim toplumsal değerlerimiz ile savaşmaya devam edeceklerdir.
Bu sapkın ve Aileyi İFSAD etmek için yola çıkanların Uluslararası desteklerini ve yurt içindeki desteklerini de hesaba katmak gerekmektedir. Şunu bilelim ki, şer cephesi bazı kardeşlerimizi, insan hakları, kadın hakları gibi Narkoz ile kendi etki alanlarına dahil etmektedirler. Bizim Aileden ve değerlerimizden taviz verme lüksümüz yoktur lakin mücadele devam edecektir HAZIR OLUN SIKI DURUN.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN DEĞERLERİMİZE SAVAŞ AÇAN VE TARAF DEVLETLERİ DE, BUNLARIN KÖKÜNÜ KAZIMAK İÇİN TAAHHÜT ALTINA SOKARAK TAKİP ETTİĞİ HEDEFLERİNDEN BAZILARI:
Değerli arkadaşlar aşağıda İstanbul sözleşmesinden alınmış alıntı toplumumuza neyi reva gördüklerini anlatması adına önemlidir; Biz tüm bunlara karşı bizlere bırakılan aile değerlerimizi koruyarak ve yükselterek gelecek nesillerimize bırakmak için uyanık olmak mücadelemizi bize yakışan ölçülerde yapmaya devam edeceğiz inşallah.
Madde 12 – Genel yükümlülükler
“1-Taraflar kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak KLİŞELEŞMİŞ ROLLERİNE dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların KÖKÜNÜN KAZINMASI amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının DEĞİŞTİRİLMESİNE yardımcı olacak tedbirleri alacaklardır.”
Yani kadın erkek eşitliği tuzak yemi sayesinde diyorlar ki, Allah’ın yaratmış olduğu kadın-erkek fıtratı tek başına yeterli değildir yani kadının kadın-erkeğin erkek gibi yaşaması uygun değildir, yani diyorlar ki KLİŞELEŞMİŞ ROLLERİNE dayalı ön yargıları ortadan kaldırın. Yani diyorlar ki nüfus cüzdanlarımıza eklenen “Gender” tanımlaması ile özetlenen sapkın tanımlamaları hayata geçirmek şarttır.
2-İstanbul sözleşmesi Madde 42
SÖZDE “NAMUS” adına işlenen suçlar da dahil olmak üzere, işlenen suçlar..
“İstanbul sözleşmesi Madde 42/1 uyarınca, Taraf devletler, Sözleşme kapsamında kalan şiddet eylemlerinin gerçekleştirilmesinden sonra başlatılan ceza davalarında kültür, töre, din, gelenek veya sözde “Namus”un gerekçe olarak öne sürülmesinin önlenmesini temin etmek üzere, gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır.”
Bizim tüm milli-ahlaki-dini değerlerimizin mazeret sayılmaması gerektiğine karar veren bu maddeyi açıklamaya gerek olduğunu zannetmiyorum.
İslam Batı istedi diye Kadını en değerli yere çıkarmadı, binlerce yıllık tarihe sahip Türk töreleri Batı istedi diye kadına Han’ım demedi, bizim asırlardan bu yana işleyen kadını-kızı-teyzeyi-nineyi-halayı kendi canından daha önce gören ve ona göre yaşayan Anadolu-İslam sözleşmemiz, Türk ahlak ve aile düzenimiz, İslam’ın Cennet ayaklarının altındadır diyerek Kadının başını ta göklere kadar çıkaran emirleri varken, bu Millet yanlıştan dönecek ve tüm insanlığa ayar verecek Aile düzenini yaşayarak öğretecektir.
Mustafa Hakkı SEZGİN/ Türkiye Postası Gazetesi /Genel Yayın Yönetmeni