TÜRKİYEDE MÜLTECİ SORUNU
Türkiye’nin ekonomik açıdan sağladığı imkanlar ve uyguladığı açık kapı politikası, Suriyeli mülteciler gibi, şimdi de Afganlı Mültecileri ümitlendiriyor. Dolayısıyla Türkiye’nin doğusundaki ülkelerde bekleyen milyonlarca mülteci Türkiye’ye girebilmek için bütün şartları zorluyorlar.
Fakat Türkiye’ye gelen yoğun göçmen nüfusun Türkiye’deki hayatı etkilediği bir gerçektir. Gelen yoğun mülteci göçüne harcanan milyarlarca dolar para ülke ekonomisini derinden etkiliyor. BM Mülteci Örgütü (UNHCR), Türkiye İç İşleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü verileri incelendiğinde, Türkiye’de mültecilerin sayısında artış olduğunu, ekonominin yanı sıra Türkiye’deki Sosyal-Kültürel hayatı da derinden etkilediğini gösteriyor.
Gittikleri ülkede yanlarında getirdikleri birikimleri biten ve gıda bulmakta problemler yaşayan sığınmacıların ciddi asayiş sorunlarına sebep oldukları açıkça ortada. Türkiye’de mülteciler özellikle yerli halkın çalışmak istemediği yer ve alanlarda çalışıyor/çalıştırılıyor. Ayrıca mülteciler vasıf gerektirmeyen iş kollarında yoğun oluyorlar. Ancak Türkiye geneli dikkate alındığında mülteciler işgücü piyasasına da tesir ediyor. özellikle yoğun yerleşimlerinin bulunduğu yerlerde işsizlik ve işgücüne katılım oranlarında ciddi dalgalanmalar var.
Asıl sorun ise, Ülkenin her yerine dağılan ve Gittiği yerde kendi işyerini kuran mülteciler var. Rekabet gücüne katılıyorlar ve Suriye pazarından aldıkları destekle Türkiye ekonomisine önemli destek olduklarını düşünüyorlar. Türkiye’de Sadece Suriyelilerin açmış olduğu işyeri sayısına bakarsak Suriyeliler 2011 yılından bu yana Türkiye’de 10 binin üzerinde işletme açmış, bu işletmelerde 100 bin kişi çalışma imkanı bulmuştur. Bu nedenle Türkiye’de yaşamakta olan mültecilerin birçoğunun ülkelerine geri dönmeyeceği kesin.
Türkiye’de artarak devam eden Suriyeli mülteci sorunu, ekonomik destek aldıkları için tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Afgan mülteciler, Suriyeli Mülteciler gibi ekonomik destek alma umuduyla Türkiye sınırlarına dayanmış ve Mülteci sorunu içinden çıkılamayan bir hal almıştır.
Özellikle toplumsal uyum açısından Türk kültürü ile uyuşmayan, dil, ve yaşam tarzı farklılıkları, Türkiye’de yaşayan Türk vatandaşları ile mülteciler arasında entegrasyonu imkansızdır. Bu nedenle Mülteci politikası, sadece Türkiye açısından değil tüm dünya açısından çözülmesi gereken bir kriz yönetim politikasıdır. Avrupa Birliği’nin sınırlarını mültecilere kapatması nedeniyle, mültecilerin sayısı artmakta ve Türkiye’ye olan maliyetleri her yönü ile yükselmektedir.
Dolayısıyla alınacak daha fazla göçmenin Türkiye’de toplumsal, ekonomik ve siyasal iç karışıklıklara neden olma ihtimali artmaktadır.
AFGANİSTAN’DA YENİ BÜYÜK OYUN
Bir hükümetleri vardı ve ABD tarafından devrildi. Savaşı onlar değil, ABD başlattı. 2001’de Afganistan’ı işgal etmesi ile gücünü kaybeden Taliban, ülkede kontrolü yeniden eline geçirdi. Kısacası, ABD’nin Afgan ordu birliklerinin eğitimi için 830 milyar dolardan fazla para harcadığını ve tüm çabaların bir hafta içinde çöktüğünü görüyoruz.
Kabil’deki Afgan hükümetini “kukla hükümet” olarak gören Taliban, “Batı kültüründen vazgeçmiyorlar, biz de onları öldürmek zorunda kalıyoruz diyor. Örgüt, Cumhurbaşkanlığı Sarayında Afganistan İslam Cumhuriyeti yerine, Afganistan İslam Emirliği’ni ilan edeceğini açıklandı.
Sizce Demokrasiye kavuşmanın veya Şeriatı yaşamanın bedeli mi binlerce insanın ölmesine neden oluyor ?… Hayır!
Aslında Afganistan, Orta Asya’da bir koridor niteliği taşıdığı için tarihin farklı dönemlerinde Orta Asya’yı kontrol altına almak isteyen büyük güçlerin hedefi oldu. Uluslararası ilişkilerde “Büyük Oyun” olarak adlandırılan bu mücadele, 19. yüzyılın büyük kısmında ve 20. yüzyılın son yirmi yılında Çarlık Rusyası ve Büyük Britanya ile sürdürüldü. 11 Eylül 2001 saldırıları ve akabinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nin Afganistan’a müdahalesiyle birlikte oyun alanı ve üssü yine Afganistan ancak oyuncuları farklı oldu.
“Yeni Büyük Oyun” başlamıştır. Bu sebeple Afganistan’ı Orta Asya’da büyük güçleri dengeleyen bir dengeleyici aktör olarak göreceğiz.
Zarema MEMETOVA/ Akademik Mütercim