İllüminati’nin 1748’de doğan kurucu başkanı Adam Weishaupt çok bilinen bir isim değil. Ancak onun fikirleri dünyanın son birkaç asrını şekillendirdi. Onun asıl ilham kaynağı, Kölmer adlı bir tüccardır. Mısır’a, Malta’ya ve diğer memleketlere geziler düzenleyen Kölmer, Mısır’dan öğrendiği Kabala bilgilerini meşhur okültist Cagliostro’dan öğrendikleriyle birleştirerek, temeli Maniheizm’e dayanan gizli bir doktrin geliştirmiş, bunu da çok sevdiği ve çok zeki bulduğu Weishaupt’a öğretmiştir. Önce 1 Mayıs 1776’da 5 kişi ile ‘Die Perfektibilisten / Mükemmeliyetçiler’ adlı yapıyı, 11 kişiye ulaştıklarında ise ‘Ordo Illuminati Bavarensis’ adıyla gizli bir teşkilat kurar. Sonra ise adlarını ‘Illuminatenorden’ olarak değiştirir. En sonunda ise örgütün adı ‘İllüminati’ (Aydınlanmışlar) olarak son ve nihaî hâlini alır.
Önce dinleri, aileleri, vatanları, kavimleri yok etmek için yola çıkanlar, şimdi cinsiyeti yok etmenin peşindeler. İnsansız bir dünyanın mânâsızlığını bilmiyorlar mı? Elbette biliyorlar ve bu yüzden sayıyı azaltmanın derdine düştüler. Kendilerine yetecek ve kontrol edebilecekleri kadar insan. Kontrol etmenin de binbir yolu var. Mesela korona (kovid-19) salgını bunun en müşahhas örneği.
‘Din, aile, vatan ve insanı yok edeceğiz!’
Weishaupt kendi el yazısında asıl amaçlarını “Yeni Dünya Düzeni” olarak açıklar ve şu kâideleri vazeder:
- Mevcut hükümet sistemlerinin yıkılması
- Mülkiyet ve miras hakkının kaldırılması
- Milliyetçilik akımlarının bitirilmesi
- Âile mefhumunun yok edilmesi
- Din mefhumunun kaldırılması
- Yeni bir dünya nizamının kurulması
İllüminati’nin kurucusu Adam Weishaupt bu temel kâidelerini şu cümlelerle anlatmış: “Milletlerin ve halkların ortaya çıkışı ile büyük bir aile, tek bir krallık olan tabiat ile bağlarını koparmış oldu. Milliyetçilik ‘insan sevgisi’nin yerini aldı. Şimdilerde, bireyin anavatanı savunması bir ‘değer’ hâline geldi. Hâlbuki ‘vatan’ dar sınırlardır. Bu sınırları aşmak, bu sınırlar dışındaki yabancıları hor görmek ve hatta onlara saldırmak mânâsına gelir. İşte bu özelliğe ‘vatanseverlik’ deniliyor. Vatanseverlikten, bölgecilik, âile ruhu ve sonunda da egoizm doğar. Vatanseverliği yok ederseniz, insanlar birbirlerini tanıma fırsatı bulur ve bu şekilde küçük grup dayanışmaları son bulur…”
‘Her şey bilim adamlarınca yönetilmelidir’
‘Aklı’ insanlığın yegâne rehberi olarak takdim ettiler. Ardından pek çok akım türedi. Mesela 1918’de “Her şey bilim adamlarınca yönetilmelidir” diyen bir akım zuhur etti. Howard Scott liderliğindeki bu akıma, 1919’da W. H. Smith adlı Amerikalı mühendis ‘Teknokrasi’ adını verdi. Bunlar mühendistiler ve insanlığı yönetmeye kalkıştılar, başardılar da.
Dinlerin ve inançların yerlerini bilime bırakması gerektiğini söylediler, bunu da başardılar. Zîra bırakınız diğer dinleri, Müslüman çevreler dahi böyle düşünüyor.
Bunlar imtiyazlı bir sınıftı ve her dedikleri vahiy gibi olacaktı, öyle de oldu. Artık Müslümanlar bile vahyi, bilimin doğmalarıyla izaha kalkışıyorlar.
Neticede Teknopağan bir düzen inşâ edildi.
İnsan görünümlü insanımsı biyoinsan; Şimdi Transhümanizm dedikleri insansız bir dünya inşâ etmeye çalışıyorlar. ‘Yapay zekâ’ adı verilen teknik, sanayi ve bilişim teknolojisinin birlikteliğinden insanımsı varlıklar üretmeye, teknokrasi hedeflerinden daha öteye geçmeye çalışıyorlar.
- İllüminaticiler, tek dünya devleti istiyorlardı.
- Teknokrasiciler, bu tek dünyanın efendisinin bilim olması gerektiğini söylüyorlardı.
- Transhümanizmle ise üçüncü adım geldi.
İlk ikisinde yine de insan vardı. Üçüncüsünde ise artık insan da yok. İnsan tümüyle ortadan kalkmasa bile, insan müessirdi yani yine de âmildi. Pagan da olsa işi yapan yine insandı. Artık insan şeyleşti, nesneleşti. Artık insanımsı varlıkların istilası altında bir insanlık var ve nano çiplerle biyonikleştirilmek isteniyor.
‘Çiplenmiş insan’ tipi vecîze (aforizma) falan değil, basbayağı üzerinde çalıştıkları, hayli yol aldıkları bir proje. Üstelik tam 20-25 yıldır sahada denemelerini yürüttükleri ve şimdi bütün insanlığa uygulamaya çalıştıkları ve dayatmak için hazırlık yürüttükleri bir plan.
Bütün bunlara ‘komplo teorisi’ diyecek milyonlarca insan varken, başarmamaları zaten söz konusu değil. Sadece komplo teoricisi diyenler sayesinde değil, buna çoktan teşne olanlar sayesinde başarmaya da yakınlar. Allah’tan değil ölümden korkanların, ecelin Azrail (a.s.)’in değil virüsün elinde sananların sayesinde elleri daha da güçlü.
Nano aşı ve ilaçlar ve diğer araçlarla biyonikleştirilmiş insan, İllüminati + Teknokrasi + Transhümanizm çetesinin septik (şüpheci) ürünü modern tıbbın köleliği ile gelinen netice ortada. Daha da ısrar edecekseniz buyurun edin. Ama bilin ki, bu sadece sizin değil, bu milletin de kıyameti olacak.
Haberiniz olsun durmayacaklar!
Ya aklımızı başımıza devşirip bu iğrenç oyunu bozacağız yâhut başımıza gelenler için ağlamayacağız.İslam’a teslim olanlara, aklını kullananlara, gerçeğe hürmet edenlere, kadimin doğrularına çöp muamelesi yapmayanlara, küffara teslim olmayanlara, iyilere, iyilik mayası çalanlara, Allah’ın gerçek kullarına selam olsun!
Kemal ÖZER /30 KASIM 2020
Yazının Tamamı: http://www.gercekhayat.com.tr/yazarlar/