Filistinliler acı ve gözyaşı fotoğrafları paylaşmıyorlar. En çaresiz durumlarında büyük bir umut taşıyorlar. Aliya’nın Bosna savaşında söylediği sözü 70 yıldır eylemleriyle gösteriyorlar: “umut en son kaybedilen şeydir.” Sosyal medyada paylaşılan Filistin fotoğrafında iki şey dikkatimi çekti; Öfke ve Tebessüm! Öfke bu savaş bitmeyecek mesajı veriyor. Tebessüm ise onuru temsil edip düşmanı alaya alıyor. Bir nevi zalimin zulmünün bir hiç olduğunu söylüyor. Düşünün bir defa; en büyük katliamı yapıyorsunuz ama karşınızdaki yalvarmak yerine size tebessüm ediyor. Kurşundan daha ağırdır ve daha öldürücüdür güce tapan için bu tebessüm. Filistinli kadınlar, kızlar elleri kelepçeli, sekiz on asker eşliğinde götürülürken dahi tebessüm ediyor. Tebessümün iki anlamı var; birincisi alay ikincisi sevgi! Filistinliler en acı fotoğraflarında tebessüm ederek Siyonist askerlerini aşağılıyorlar. Zaten çocukların sapanla saldırması Yahudileri aşağılamak için değil mi? Elinde sapan olan her çocuk, Yahudilere şu mesajı veriyor. “Ben Davut’um sen Calut!” Kurban olduğum çocuklar! Kurban olayım onların duruşlarına. Nuri Pakdil’in edebiyatını yaptığı klas duruşun en güzelini onlar sergiliyorlar. Beş altı yaşlarındaki çocuklar silahlı askerlerin karşılarına dikiliyor. Hele bir fotoğraf var ki anlatamam. Dört beş yaşında bir Filistinli çocuk evleri basılmış olmalı Yahudi askerlerince. Çevresini saran siyonist yahudi askerlerine öylesine bir öfke ile bakıyor ki, sanki Musa’nın Firavun’a öfkesini miras almış. O öfkeli bakış geleceğin özgür Filistin’ini müjdeliyor. Kadınların tebessümü umudun henüz kaybedilmediğini gösteriyor.
Gelecek bombaları ve kurşunlarıyla siyonist İsrail’in değil, öfke ve tebessümleriyle Filistinlilerindir. Yaşasın Filistin direnişi!
GÜÇ KİMDE
ABD Başkanı Biden’ın yıllar önce yaptığı bir konuşmada “Ortadoğu’da İsrail olmasaydı, Amerika’nın çıkarlarını korumak için yeni bir İsrail icat etmemiz gerekirdi” demişti. Bugün ABD’den yardım beklemek abesle iştigaldir.
Bir insanın veya toplumun en büyük gücü içindeki yaşama ve savaşma azmidir. İsrail aşırı güç ve zulüm işleyerek Filistinlilerdeki bu yaşama ve savaşma azmini kırmak istiyor. Ama olmuyor. O savaş ortamında kadınlar daha çok doğuruyor, çocuklar daha çok savaşıyor! Görünen o ki, Filistinlileri İsrail belasından yalnızca kendileri kurtarabilir. Çünkü kendilerindeki savaşma ve yaşama azmi hiçbir Arap ve İslam dünyasında yok! Çünkü kendi dışındaki ülkeler varlıklarını korumaktan başka gayeleri yoktur. Türkiye dahil bütün İslam coğrafyası savunmadadır. Türkiye’nin 30 km deyip ancak 10 km.de kaldığı Suriye’de dahil savunma savaşıdır. Cengiz Han’ın “küçülmemek için büyümek gerekir” taktiğidir. Aslında ben Filistinlilere acımıyorum, fiziken ve ruhen işgal altındaki İslam coğrafyasına acıyorum. Doğu’da kadim bir söz vardır babaların oğullarına söylediği “öldürmesini bilmiyorsan ölmesini de mi bilmiyorsun?” diye. Bu sözü işgal ve tecavüze uğramış İslam coğrafyası için söylersek, “savaşmasını bilmiyorsanız ölmesini de mi bilmiyorsunuz” dememiz gerekir. Filistinliler hiç olmazsa ölmesini biliyor. Ya Arap dünyası? Kadim Arap geleneğinde “kadının yanında fazla yatmayın ona benzersiniz” anlayışı hakimdir. Gazve, talan, yağma geleneğinin varlığı Arap erkeğinin hayatının “kadın ve savaş” arasında bir noktada tutmuştur. Bu yaşam biçimini kaybettiklerinden şimdi kadınlarının eteklerine sığınıp çaresizliklerine Allah’tan yardım istiyorlar. Oysa inandıkları kitap “bir toplum kendini değiştirmedikçe Allah onları değiştirmez/yardım etmez” diyor. Bugün İsrail ve Amerika askeri gücünü canlı tuttuğu, her yerde savaştığı için güçlü. Adalet güçtür. Zayıf adam adalet dağıtamaz. Eğer Müslümanlar yeryüzünde adalet, özgürlük istiyorsa savaşmasını ve sevişmesini bilecek. Amerika 60’larda dünyaya “savaşma seviş” sloganını armağan ederken dahi Vietnam’da, Afrika’da hatta Ortadoğu’da savaşıyordu. Amerika’nın Afganistan’ı işgal fikrinin ilk tohumu dahi 60’larda atılmıştır. Afganistan’ı avucunun içi gibi bilen Oliver Roy “savaşma seviş” sloganı altında ve hippi kılığında 1960’larda Afganistan’a girmiştir. Amerika ve İsrail yalnızca silahla değil, sloganla, imgeyle, imajla, metaforla, eşya ile, nesneyle, müzikle, sinemayla zihinlerde savaşmaktadır. Dünyayı hem fizik hem metafizik bir savaşla esir almıştır. Ayrıca savaşçı ruhunu hep canlı tutmaktadır. Filistinlilere ne Amerika yardım eder ne Avrupa! Görünen o ki islam dünyası da dua ve beddua arasında gidip gelmektedir. Bu durumda Amerikan çizgi filmi Heymen’den emanet aldığım bir sözcükle adalet ve özgürlüğün yolunu göstereyim: “güç bende!”
Mehmet KURTOĞLU
19/MAYIS/2021