Yerleşim alanına yakın bir yerde dolaşan bir Aslan kendisine benzeyen bir canavarla karşılaşır, bıyığı, kuyruğu, şekli şemaili tıpkı aslan, ama ufak tefek bir şey…
Aslan; tipine bakılırsa sen bana benziyorsun, fakat cüssen çok ufak, sen nesin? Niye bu kadar ufak kalmışsın?
Kedi; ben kediyim, ufak kalışıma gelince çok normal çünkü ben insanların arasında yaşıyorum, bu kadar kaldığıma da şükrediyorum” der.
Aslan; insanların arasında yaşamanın nesi var, ekmek elden su gölden yaşayıp gidiyorsun, av peşinden koşmuyorsun, karda kışta soğukta dışarıda kalıp üşümek derdin yok.
Kedi “uzaktan davulun sesi hoş gelir”, benim ne çektiğimi Allah bilir, bir de ben bilirim. Verdikleri bir kaşık sütü burnumdan getirir, önüme attıkları bir parça ekmeği zehir ederler bu insanlar. Adam işten sinirli gelir, hıncını benden alır. Evin hanımı diziye dalıp yemeğin altını yakınca öfkesini benden çıkarır. Evin çocuğu oyuncak bulamayınca kafama vurarak sinirini benden alır. Evin köpeğinin gözü üzerimdedir; önüme konulan bir parça yiyeceğe hırlayıp elimden almak ister. Derdim çoktur, iyisi mi derdimi deşme, beni de kendini de üzme…
Aslan, yapma etme, kendini üzme, hazır ziyafetin keyfini çıkarmaya bak der ama nafile…
Kedi, sen insanoğlunun derdini, hilesini, kahrını, kaprisini, fırsatçılığını, fettanlığını, numaralarını bilmiyorsun, istersen şuradaki çiftçiyle bir diyaloğa geç de gerçeği kendi gözlerinle gör!
Arslan çiftçinin yanına gider, dişlerine, pençelerine, cüssesine, gücüne kuvvetine güvenerek, çiftçiyi düelloya davet eder.
Çiftçi Aslan’ı uzaktan bir tartar, tamam ama bu düello adil olmalı; senin pençen ve keskin dişlerin var, buna karşılık benim de gidip evden silahımı alıp gelmem lazım.
Aslan, olur git silahını al gel seni burada bekleyeceğim.
Çiftçi ben gelinceye kadar ya kaçıp gidersen, boşuna yorulmuş olurum, iyisi mi işi garantiye alalım, sen bu çuvala gir, ben gidip gelene kadar.
Aslan öz güvenine sırtını dayayıp çuvala girer. Çiftçi çuvalın ağzını sıkı bağlayıp mısası eline alıp aslana girişir, döve döve bütün kemiklerini kırar, sonra Aslan’ı salıverir.
Aslan sürünerek canını kurtarmaya çalışırken,
Kedi seslenir, “Aslan Kardeşim ne oldu sana, niye öyle yan yan, tuhaf tuhaf yürüyorsun?
Aslan, kedi Kardeşim seni takdir ediyorum ki sen insan denilen mahlukatın arasında bu kadar kalabilmişsin. Şu halime bak; insanoğlu denilen hilebaz beni yarım saatte ne hale getirdi. İnsanoğlu acımasız, düzenbaz, fırsatçı ve en büyük canavarmış ama ben bilmiyormuşum vesselam…
Kedi, Aslan kardeş bu ne ki; sen insanların menfaatleri için kurdukları tuzakları, tasarladıkları hileleri, inşa ettikleri emperyalist düzenleri, çıkardıkları kavga ve kargaşaları, savaşlarda öldürdükleri masum ve mazlumları, tar-u mar ettikleri ülkeleri bir bilsen bir görsen kahrolurdun, hayret ve dehşetten benim kadar da kalmazdın. Taht ve saltanat, şan ve şöhret, mal ve menfaat için insanoğlunun yemeyeceği herze, karıştırmayacağı halt yoktur.
Kaç Aslan kaç… Kaç kardeş postunu kurtarmaya bak… Abdulgani TEKİN